bugün

entry'ler (28)

ezanın gereksiz bir ritüel olması

(bkz: oda tv haberlerine kaynak entryler)
yakın zamanda ezan ile ilgili yapılacak muhtemel bir haber (!) için kullanılabilecek alıntılardan biri olabilir bu entry.
"internet dünyasının önde gelen interaktif sözlük sitelerinden....
aralarında müslüman yazarların dahi bulunduğu kimi üyeler..."
şeklinde cümleler de alıntının üzerindeki yorumlar olur herhal.
yalnız biraz daha kasmak lazım, bu kadar entry yeterli olmaz.

15 aralık 2010 odtü de erdoğan protestosu

. internethaber. com/bu-kez-ankarada-dayak-yediler-foto-galerisi-11051-p2.htm
yarım saattir bakıyorum, öğrencilerin dayak yediğine dair tek bir foto yok, aksine polise tekme atan bir kadın var görüntülerde.
abartılan protestodur. şiddete rastlanmamıştır.

polis tekmesiyle bebeğini düşüren öğrenci

yoktur.
çünkü malum kızımız öğrenci değildir, kendisi lise 2 terk.
http://www.stratejikboyut.com/haber/hamile-ogrenci,-ogrenci-degilmis--47497.html
özgürlük mücadelesinde lise yıllarından bu yana gittiği yol, eğer hala doğru ve takdir e şayan bulunuyorsa, söylenecek söz yok.

8 isviçre bankasında hesabı bulunan başbakan

--alıntı--
üçüncü kontak olarak ben 1 artırıyorum ve dohuz diyorum!
tam dohuz hesabı varmış, kaynak sağlam, hşşş.
--alıntı--
herkes kazancakis

8 isviçre bankasında hesabı bulunan başbakan

bir değerlendirmedir. tamamen duyuma dayanmaktadır.
"we have heard from two contacts that erdogan has eight accounts in swiss banks..."
yani?
abd li diplomatlar ankara da 2 bağlantıdan böyle bir duyum almışlar.
kaynak kim? yok...
banka? yok...
hesap no... yok.

dost

gündüz görünmez, ateşböceği gibi geceleyin parlar.
hayatımız henüz gündüz iken, yani talihimiz yüzümüze güler iken, yani yüzümüze gülen ve bizim dost sandığımız onlarca insan henüz bizi yalnız bırakmamışken, göremeyiz kimdir gerçek dostumuz.
ne zaman ki gündüz geceye döner, dost sandıklarımız bir bir gecenin karanlığında kaybolur; işte o zaman görürüz gerçek dostumuzu. gecenin karanlığında gizlenmek yerine, biz bulalım diye ateşböceği gibi parlayan bir o kalmıştır çünkü.

"o kadar insanla dostluk kurdum ki
ellerim dolu sanıyordum.
başıma bir bela geldiğinde
kimseye acımayan zamandan şiddetliydi
dostlarımın ihaneti"

imam şafii divanı'ndan

kanaat

hür olabilmenin öncül şartı.
hür insan, ihtiyaçlarını karşılayabilen insandır. her ihtiyacını karşılayabilen insandan ziyade, en önde gelen ihtiyacını, yani kanaat edebilme ihtiyacını elde eden insan hür insandır.

"sabah sabah insanını denedim dünyanın
cimrilikle dolu deriler yürüyordu
başka bir şey göremedim
sonra kanaat kınından bir kılıç çektim
keskin tarafıyla onlardan
ümitlerimi kestim"

imam şafii divanı'ndan

imam şafii

4 büyük fıkıh aliminden birisidir.
diğer büyük fıkıh alimi ve mezhep sahibi imamlar şunlardır:
imam malik
imam ahmed bin hanbel
imam-ı azam ebu hanife
hür olmak için ihtiyaçlarını azaltma ve kanaat etme yolunu seçmiştir.
" sabah sabah insanını denedim dünyanın
cimrilikle dolu deriler yürüyordu
başka bir şey göremedim
sonra kanaat kınından bir kılıç çektim
keskin tarafıyla onlardan
ümitlerimi kestim"
imam şafii divanı'ndan

fatih terim

galatasray ın başına geçecek teknik patron olarak, hagi den daha fazla şahsımı heyecanlandıran isim.
ikinci gelişi tam bir fiyaskoydu. ancak aynı hataları yapacağını düşünmek o na karşı saygısızlık olur.
bu sefer başarılı olacağını düşünüyorum.

açık parfüm alıp güzel koktuklarını sanan varoşlar

(bkz: pahalı parfüm alıp adam olduklarını sanan züppeler)
bırakınız maval okumayı. varoşların 'o iğrenç' kokularını alabilmek için minibüse veya otobüse binmeli, okulda aynı sırada oturmalı, stadyumda yanyana koltuktan bilet almalı, yani bir şekilde aynı ortamda bulunmalısınız. pahalı parfüm alıcılarından bunu beklemek yanlış olur herhalde. o zaman şikayetin ne kardeş? eğer varoşa varoşu şikayet ediyorsan, sanane...

abdul kader keita

yeri doldurulamayan galatasaray ın işe yaramaz futbolcusu.
sadece ali sami yen de olmak üzere, bir miktar hırslı gibi görünür, gol atar veya attırır, sonrası ise asla olmaz.
bazıları da kalkıp, bu adamı överken, galatasaray a ruhunu vermiş, sadece maçlarda değil, sadece antrenmanlarda da değil, antrenman sonrasında da canını dişine takmış hakan şükür e laf atarlar.
anlaşılan, yalnızca görüntüye değer verme huyumuzdan vazgeçmemiz zor olacak.

hakan şükür ün cimbom a sportif direktör olması

hakan adına endişe duymamıza neden olan ancak gerçekleşmesi durumunda da bir galatasaray taraftarı olarak şahsımı mutlu edecek olan söylenti.

referandumdan evet çıkarsa ordu darbe yapmalıdır

(bkz: zırvalamak)
hep aynı terane. türk halkı aptal, kendisi için neyin doğru olduğunu bilemez, o nedenle neyin doğru olduğuna karar vermesine imkan tanınmamalıdır.
kendi milletine bundan daha yabancı ve uzak bir bakış mümkün değildir, herhalde. bu bir yana, bütün darbecileri vatan evladı sanan, darbe sonrası oluşacak mutlak hakimiyet döneminde darbecilerin zerre kadar çıkarlarını düşünmeyeceklerine inanan bir bünye. o da bir yana, satranç tahtasında kendisine verilen imkanlarla rakibini yenemeyip, dışarıdan yardım isteyen zavallı.
busunuz işte! kaçak dövüşür, galip gelemeyeceğinizi anlayınca kaba kuvvete başvurursunuz. sonra da hak-hukuktan bahsedersiniz.
ne desem ki, yazık mı desem?

orhan saik gokyay

destursuz bağa girenler kitabının yazarı.
bu kitap, klasik kültür eserlerimizin günümüz diline çevrilmesinde gerekli dikkat ve özeni göstermeyen ve çevirisini gelişi güzel bir şekilde yapan kimseleri tenkit eden bir kitap olup; bu kimselerin yanlışlarından dönmelerini sağlamaktan ziyade, bu sahada kalem oynatacak yeni yazarlara yol göstermek maksadıyla yazılmıştır.
merhum okyay, özellikle osmanlıca eserleri latin harflerine aktarırken yapılan yanlışları büyük bir maharatle ve olabildiğince mizahi bir dille ortaya çıkaran bir yazardır.
eski metinlerden birinde gördüğü osmanlıca 'bosna hersek' i, günümüz diline ''bu sene ve her sene' şeklinde çeviren maharetli(!) bir yazarın bu yanlışını, oldukça mizahi bir üslupla gündeme getirmekten çekinmemiştir.

ayna

mihenk taşı, terazi...
pek çok kimse, başkalarının kusurlarıyla ilgilenmekten dolayı unutur kendisini ve kusurlarını. işte terazinin kefesinde hep başkalarını görmeye alışmış kimseler için bir terazidir ayna, bir kez olsun kendilerini tartsınlar diye. her ne kadar bu kimselerin aynada kendi kusurlarını bulmaları beklense de, neticede ayna kusurlu bulunur, çoğu zaman.

hastası olunan sözler

"bir parça iyilik yaptım. işte en büyük eserim."
voltaire

kılıçdaroğlu nun çömelmem beyanı

sayın kılıçtaroğlu nun da sıradan bir siyasetçi olduğunu kanıtlayan vakıa.
bir arkadaşımız kılıçtaroğlu nu savunmaya çalışırken, kılıçtaroğlu nun da nihayetinde oy derdi ile hareket eden bir siyasetçi olduğunu hatırlatmış. evet, nihayet bunu hatırladık. kendisini bundan bir ay önce kurtarıcı olarak ilan edenlerin dahi bu hususu anlamış olması elbette güzel.
kendisinden fazlasını beklemiyorduk zaten. tse standartları dairesinde hareket edecek olmasını tahmin etmek çok da zor değildi.
zamanla kılıçtaroğlu için en büyük talihsizliğin, basın yoluyla kendisine yüklenen aşırı misyon olduğu anlaşılacaktır. kılıçtaroğlu son durak, son çare olarak gösterildi, bu yükü taşımaya hazır olup olmadığı hiç düşünülmedi. şişirilen beklentiler, şu an kılıçtaroğlu' nu sersemletmekte. keşke söylemle değil, eylemle kendisini kanıtlamasına izin verilseydi. belki o zaman, gerçekten farklı bir siyasetçi ile karşılaşabilirdik. benim şu an gördüğüm, omuzundaki yükün ağırlığı nedeniyle ilerlemekte zorluk çeken, ilerleyemediği halde ilerlemiş gibi yapmak için hareket eden ve her hareketi sonrası aslında bir adım olsun ilerleyemediğini ispat eden bir siyasetçi.

roman

aylak efendilerin hoş vakit geçirmesine yarayan edebiyat türü.
huet on yedinci asırda şöyle demiş: "roman, okuyucu eğlensin ve bilgisini arttırsın diye sanatkârane bir tarzda kaleme alınan sevda serüvenleridir, aylak efendilerin hoş vakit geçirmesine yarar." hayatının bir bölümünde roman yazmak için büyük bir çaba göstermiş olan cemil meriç aktarıyor bu sözleri.
aylak efendiler kavramı ile hiç şüphesiz, gençler yani henüz olgunluğa erişmemiş kimseler kastedilmektedir. peki neden romanın muhatapları olarak aylak efendiler gösterilmiş?
balzac' dan, dostoyevski'den bu yana romanın gelişim gösterdiğini söylemek mümkün değil. roman giderek, şöhret için edebiyat dünyasına adım atan bezirganların ve bu bezirganlar aracılığıyla kâr elde etmeyi uman tufeyli sürüsünün elinde bir araç haline gelmiştir. klasik eserlerin yazarları arasında da geçim derdiyle kalem oynatanlar vardır. ancak büyük eser vermenin vazgeçilmez şartı olan fikir çilesi, bu yazarların eserlerinin en önemli parçası haline gelmiştir. günümüzde ilk kitabı henüz raflardaki yerini almamışken, ikinci romanını bitiren yazarlara rastlamak mümkündür. roman ne kadar kolay yazılırsa, o kadar kolay okunur ve ne kadar kolay okunursa, o kadar ilgi çeker. eğer hâlen, tutunamayanlar' ı okumadı isem, bunun en önemli nedeni anlaşılmasının zor olduğunu söyleyen bir arkadaşımın bu sözlerinden etkilenmiş olmamdır.
roman günümüzde kolay yazılıyor, kolay okunuyor ve bu durum aylak efendileri cezbediyor..
cemil meriç romanın öleceğini söylemiş. roman bir edebiyat türü olarak popülerliğini koruyor. ancak gerçek romanların ve yazarlarının halen yaşadığı fikrini bizde uyandıracak örneklere rastlamak giderek zorlaşıyor.

türkçenin sırları

nihad sami banarlı'nın konferanslarının çözümlerinden ve yazarın gazete ve dergilerde çıkan makalelerinden derlenmiş güzel bir çalışma. bu çalışmanın, içeriğinde yer alan her bir yazı ile birlikte bir amaca, türkçe'nin zevkli ve zengin bir dil olduğunu kanıtlama amacına yönelik olduğunu söyleyebiliriz. türkçenin sahip olduğu hazineleri korumanın ve yaşatmanın sorumluluğunu duyan bir sinenin bir ömür süren mücadelesinin bir araya getirilmiş halidir bu çalışma aynı zamanda.

pkk

abdullah öcalan'ın imralı'dan liderliğini yapmaya devam ettiği terör örgütü. sadece pkk elemanları için değil, aynı zamanda sayıları milyonları bulan sempatizanları için de bir liderdir, öcalan. işte bu durum, beni en çok yaralayan meselelerden biridir.
kürtlerin ayrı bir millet olduğunu kabul ediyorum. ancak kürt milletinin önemli bir kesiminin, önder olarak öcalan'ı seçmesini kabul edemiyorum, buna inanmak istemiyorum. öcalan bir cani, öcalan bir katil, öcalan bir köpek, öcalan bir hain, öcalan bir kukla, öcalan bir zavallı. bu kişiyi önder olarak kabul eden kimselerden, vatan-millet için faydalı bir şey beklemek mümkün mü? bir çobanın arkasında koyun olmak, kanımca eleştirilecek bir konu değildir. ancak çoban öcalan olunca, o sürü için başıbozukluğun çok daha hayırlı olacağını düşünüyor, sürüyü bu çobanın, başıbozukluktan çok daha hızlı bir şekilde uçuruma götüreceğine inanıyorum. işte onların kaçınılmaz ve geri dönülemez bir şekilde uçuruma doğru hızla ilerliyor olmaları, hakikaten beni üzüyor.